Merhaba arkadaşlar,bugün sizlere okuduğumda çok etkilendiğim ve bilinçlendiğim bir kitabı anlatmak için geldim.Herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum aslında çünkü kitapta insanların nasıl olmak istediklerini ama diğer kişiler tarafından sürekli değiştirildiklerini konu almış. Öykülerini de okuduğunuzda anlarsınız zaten ama ön sözü gayet açık bir şekilde yazmış zaten. Bence ülkemizin şuan ki durumuna bakarsak herkes okumalı. Eleştiri yapmayı seven,kötü yorumlar yapıp kişiyi aşşağılayan ,kendi istediği gibi biri olmayınca o kişiyi küçümsemeler .Böyle olaylar günümüzde o kadar çok yaygın ki bizim insanlarımız maalesef ki milleti yönetmeyi çok severler.Herkes benim dediğim olsun kafasında çünkü.. Hiç hoş bulmadığım bir durumdur benim ,milleti kullanmayı ,aptal yerine koymayı, küçük görüp elinde oynatmayı seven çok insan var. Kandıran ,kullanan ne yazık ki çok insan var.. Aslında o kadar kötü bir durum ki zorbalığa maruz kalan sürekli başkasının dediği gibi olmaya çalışan onun dediği gibi hareket eden birisi< ben bu değilim ne yapıyorum >dediği zaman kendini sorguladığında eğer içine kapanık biriyse sonucu hep intihar oluyor yaşadığı şeylerden kurtulmak için ölümü seçiyor. Bu yüzden her zaman kendim olmayı tercih etmişimdir. Başkalarının beni nasıl görmek istediği benim umrumda olmadı bu güne kadar .Ben buyum kendim için yaşıyorum ,yaptıklarım kendim için neden bir başkasının istediği kişi olayım ki kendim olmak varken değilmi?
 Kitabın ön sözünde zaten bahsedilmiş gelin birazda yazarın ağızından okuyalım bu olayları... 

Kitabın adı: ÜÇ ÖRNEK ÖYKÜ VE BİR ÖNSÖZ
Yazar: MİGUEL DE UNAMUNO
Yayınevi: İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
Sayfa sayısı: 124 sayfa

Kitabın adından da anlaşıldığı gibi üç öykü ve bir ön söz den oluşuyor. Kitabın yazarı İspanyol felsefecidir. Felsefeci bir düşünür olduğundan kaynaklı sanırım bazı kelimeleri anlamak güç oluyor fakat yinede yalın bir biçimde anlatıldığını düşünüyorum . İçerisindeki öyküler biraz klişe gibi gelse de ben sevdim . Biraz pembe dizi modunda öyküler.Yazar önsözünde;
"Nasıl ki dil bilgisi kural koymaya çalıştığı dilden sonra geliyorsa, etik kuram da açıklamaya çalıştığı erdem ya da erdemsizlik eylemlerinden sonra geliyorsa, bu Ön söz de başına geçtiği ve ön sözü olduğu öykülerden sonra yazılmıştır. Ve bu Ön söz bir bakıma başka bir öyküdür; öykülerimin öyküsüdür. Aynı zamanda da öykücülüğümle ilgili açıklamadır Ya da isterseniz nivolacılık deyin. Bu öykülere örnek öyküler diyorum, çünkü -dediğim gibi- örnek olarak veriyorum, yaşamdan örnek, gerçeklikten örnek. Gerçeklikten! Evet, gerçeklikten!" diyor yani tek bu kitap için değil tüm kitapları kapsıyor. Açıkcası ben kitabı ilk aldığımda önsözde anlatılanlar için örnek bir hikaye verildi sanmıştım ama öyle değilmiş.  Önsöz 6 bölümden oluşuyor. içindeki öyküler ise iki anne,lumbria markisi,tam bir erkek.  Öyküler bana biraz klişe geldi ama yinede güzeldi ..

- İKİ ANNE

Raquel, dul bir kadındır. Don juan adındaki bir adamı kölesi haline getirmiştir. aslında sevgilidirler fakat Raquel onun tüm mal varlığını, erkekliğini elinden almıştır. Fakat Raquel kısırdır ve delice bir istekle çocuk sahibi olmak için çırpınır. Don juan'a bir gün "seni evlendireceğim," der ve şeytani planını anlatır. "onunla evleneceksin ve çocuğunuz olacak. bizim çocuğumuz!" Don juan bu şeytansı kadının her lafından sonra "beni öldürüyorsun," dese de bir türlü ona karşı çıkamaz ve boyunduruğunda yaşayıp gider. Nihayet Raquel'in tasarıları işler ve her şey istediği gibi yolunda gider. Başlarda Don juan'a yardım etmek gayretiyle dolup taşan Berta, Don juan ile evlendikten sonra Raquel'e gizliden gizliye bir hayranlık beslemeye başlar. Gebe kalır ve bir çocuk dünyaya getirir. Fakat Raquel'in inanılmaz baskısı, korkunç varlığı tüm ailenin üzerine karabasan gibi çökmektedir. Berta ile Raquel arasında bir güç gösterileri başlar. Sözlü sataşmalar bu durumu iyice alevlendirir ve Don juan bu çatışmadan kaçarak intihar eder. Fakat ikilinin kavgası bitmemiştir ve biteceğe de benzemez.

-LUMBRİA MARKİSİ

Lorenza kentinde saray denilen bir malikane. Malikanede yaşayan Marki eşi ve iki kızı.
Marki tejada güneş ışığından nefret eden bir soyludur. Evinin her yerini gölgeliğe ve karanlığa boğmuştur. Karısı ise gürültüden nefret eden, neredeyse tüm gün uyuyan bir tiptir. Büyük kızı Carolina da tıpkı babasıdır. Fakat küçük kızı Luisa tam bir tezattır. Balkonda çiçek büyütmeyi, balkondan sarkıp gelen geçenleri seyretmeyi sever. Daha hayat doludur. Bu da bir gün başına bir kısmet kondurur ve tristan adındaki bir adamla ansızın evleniverir. Adam gittikçe bu ağır evin yükü altında ezilmeye, kasvetiyle ruhsuzlaşmaya başlar. Hayatta tek beklentisi erkek bir torun, veliahtının olmasını dileyen marki tejada kızının bir erkek doğurması için beklemektedir. Bu heyecanlı bekleyiş onu fazlasıyla yorar ve ölüm döşeğine düşer. Doğum gerçekleşir ve Marki'nin gözleri açık gitmez. Gerçekten de bir erkek toruna sahip olur. Luisa da birden güçten kesilir ve yatağa düşer. O da ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır ve günleri sayılıdır. Nihayet o da ölüp gittiğinde bu kasvet yurdunda bir başına kalan damat Tristan Carolina ile evlenir. Carolina yeğenini babasıyla beraber büyütmeye başlar. Fakat çocuk içe kapanık büyümekte ve kimsenin öğretmediği halde Carolina'ya teyze demektedir. Bu da Carolina'nın sinirini bozar. "kim öğretti buna benim teyzesi olduğumu," diye sorar eşine. O da "bilmiyorum, bu ev her şeyi anlatıyor sanki, her şeyi söylüyor..."
Gerçekten de öyledir, malikanedeki her şeyi kentteki herkesin dilinde sakızdır.
Carolina, çok yalnızlık çekiyor yeğenim, diyerek ona bir evlatlık kardeş getireceğini söyler ve sözünü tutar. Zamanla bu iki çocuk birbirlerine düşman kesilir. Biri "git bu evden" der, diğeri de "bu ev senin diye bana yukarıdan bakamazsın" der. Dananın kuyruğu evlatlık olan çocuğun burnunun kanamasıyla kopar. Carolina işte o zaman çıldırır ve yeğenini azarlar, her şeyi itiraf eder. Evlatlık çocuk Tristan ile kendisinin öz çocuğudur. Tristan eve ilk geldiği zaman onu ayartmış ve ilişkiye girmiştir...

-TAM BİR ERKEK

Bir kız gaddar bir babayla yaşar. Babanın borçları vardır ve ihtiyaç kredisi olarak gördüğü kızını zengin bir aileye gelin olarak verip borçlarını ödemeyi planlar. Bu sırada da kız aklı sıra bir başkaldırıya geçer ve balkonunun aşağısında ona hayran hayran bakan erkeklerle sevgili olmaya, onlara kendisini kaçırmaları için ısrar etmeye başlar. Fakat hiçbir erkek bu ciddi kararı alamaz. Kızın güzelliği dillere destan olsa da, böyle gaddar bir babadan korkar, korkmasalar bile maddi açıdan sıkıntılı oldukları için "kaçsak naparız?" diye sorarak, vazgeçerler... Kız erkeklerin bu tip korkaklıklarını görünce erkeklerden nefret etmeye başlar ve babasına bir gün "ben bir adamla sevgiliyim, o, ülkenin zengini hem de!" der, babası önce alay ettiğini zanneder. Çünkü bu adam ülkede birden belirivermiş gibidir. Kimse kim olduğunu, nerden geldiğini bilemez. Sadece hakkında söylentiler dolaşır. Bu zengin şahsiyet kızımız için "onu elde edeceğim" demekle işe başlar ve elde eder.Zengin adam karısının bütün istediklerini yapar, bir istediğini iki etmez, kırmaz, dövmez, onu incitmez. Fakat sevmez de... İşte bu durum kız da müthiş bir boşluk oluşturur. İlk anlardan itibaren başlayan "beni seviyor mu sevmiyor mu" düşüncesi aklını kemirmeye başlar. Bu sorunun cevabını bulmak için birçok şey dener. Mesela bir kontun sevgilisi olur. Onunla gezer tozar, evine gider, kontun kendisi gelir...  Kız, beni kıskanıyor musun, deyince de kocasının tek tepkisi ise şu olur, "seni mutlu ediyorsa neden kıskanayım!" Kız çıldırmak üzeredir. Adamın "sen beni aldatamazsın, beni kimse aldatamaz..."  laflarıyla iyice siniri bozulan, bir sevgi parçacığı arayan kız zamanla ruh sağlığını bozmaya başlar. Nihayet bunun üzerine hakkında bir dedikodu çıkar ve kont ile olan ilişkileri patlak verir. Bunun üzerine kocası kadını deliler hastanesine kapatmakla tehdit eder. Eğer çocuğunu bir daha görmek istiyorsan, ya beni kıskandırma huyundan vazgeç ya da burada kal, der. Zamanla kendini toplayıp düşüncelerini yatıştırır ve onlara hükmetmeye başlar. Kocasına haber göndertir. O da haberi alınca karısıyla beraber çıkarlar hastaneden.
Yine aynı sorular uç vermeye başlar "beni seviyor mu sevmiyor mu?"  Yine aynı delilikler baş gösterir. Fakat bu kez elinde bir kozu vardır, artık ölüm döşeğindedir.Adam karısının dibindedir. Gözyaşlarına hakim olamaz ve inanmadığı tanrısına yalvarır, "onun yerine beni al," der. Bu sınırsız ego sahibi, kibirle dolu adamın iki büklüm olup çaresizce ettiği feryat eder. Ve adamda kendini öldürür...

En en en ama en çok etkilendiğim bir öykü idi ne kadar klişe olsa da o adamın çaresizliğini feryadını iliklerime kadar hissetim. Son sahnede gözlerim dolmadı değil...


Olmak istemeyenden şiirsel bir yaratı ya da roman güçlükle çıkar; ama var olmamak isteyen birisinden, evet. Ve var olmamak isteyen kuşkusuz yoktur, bir intihar söz konusu.
Var olmamak isteyen, bunu var olarak ister.

"Ve her insan, içinde temel yedi erdemi ve karşıtı yedi erdemsizliği taşır: Kendini beğenmiştir ve alçak gönüllüdür, obur ve kanaatkardır, kösnül ve edeplidir, kıskanç ve iyilikseverdir, cimri ve eli açıktır, tembel ve çalışkandır, öfkeli ve acı çekendir. Ve kendisinden diktatör ve köle de, katil de aziz de, Kabil de Habil de yaratır."

Keyifli okumalar ❤️❤️
                                                 

12 Yorumlar

  1. Bende de bulunuyor bu kitap okusam iyi olacak :)

    YanıtlaSil
  2. Böyle içerisinde farklı hikayelerin bir atada bulunduğu kitapları çok seviyorum. Bu kitabı da merak ettim okumalıyım kısa zamanda.

    Bu arada blogunu takibe ettim. Seni de beklerim.

    Birsen | http://birsenlehayat.blogspot.com

    YanıtlaSil
  3. Finding wonderful books to read is always a good thing. Thank you for sharing this!
    the creation of beauty is art.

    YanıtlaSil
  4. Modern klasikler o kadar çok ki, yetişemiyorum. Bu da gözden kaçırdıklarımdanmış, sayende öğrendim. :)

    YanıtlaSil
  5. Okunası bir kitap gibi duruyor yorumlar için teşekkürler😊

    YanıtlaSil
  6. Masallah uzun uzun destan dokmussun. Ne kaldi geriye ;)

    YanıtlaSil

!!!HAYDİ YORUMA !!!
!Lütfen hiç bir site linki paylaşmayınız.

!Lüften aşşağılayıcı sözcükler ve argo kelimeler kullanmayınız.

!Tartışmaya sebep olacak konu için lütfen yorum yapmayınız.

!Yorum yapan kimselerin görüş ve düşüncelerine saygı duyunuz.